*İLKÇAĞ DÖNEMİ
(M.Ö. 4000-M.S. 300)
İlk çağ
uygarlıkları içinde yer alan her toplumun kendine özgü bir müziği vardı. Ancak
günümüze hiç biri gelememiştir. Anadolu’da kurulan Hitit, Frigya ve Lidya gibi
uygarlıklarda müziğin dinsel törenlerde yer aldığı bilinmektedir. İlkçağ’daki
müzik hakkında fikirler veren toplumlar arasında Mısır, Sümer, Çin, Hindistan,
İbrani, Eski Yunan ve Roma halkları bulunmaktadır.
Yunan Müziği… M.Ö. 2500… Müzik önceleri dinsel
içeriklidir. Şenliklerde, tanrıların ve yarı tanrıların yaşamlarındaki olaylar,
pontomim dansları, çalgı eşliği ve danslarla dile getirilir. Erkeklerden oluşan
korolar görülür. Aulos ve Kitara en eski eşlikçi yunan çalgılarıdır.
Eski
Yunan’da müziksel gelişimi etkileyen filozofların başında Sisamlı Pythagoras
(Pisagor) gelmektedir. Müziksel uyumu matematiksel formüllerle dile getirmiş ve
günümüzde tüm bir müzik sisteminin doğru tonlanmasını sağlayan Entonasyon’a
ulaşılmıştır. Buna ek olarak Platon da ruhun, müzik ile aynı oranlardan
oluştuğunu savunmuştur.
Çağımız
uygarlığının köklerinin büyük olasılıkla eski Yunan uygarlığına dayandığı kabul
edilir. Aristo’nun öğrencisi Aristokseros’ un öncülüğüyle ritim ve ezgi kuralı
saptanmıştır. Okullarda müzik, dilden ve matematikten önce gelmiş, çalgı çalmak
30 yaşına kadar zorunlu tutulmuştur. Çalgı müziğinde parmak işaretlerinin
bulunması “Tabulatur” yazısının kökenini gösterir. Romalılar “modları”
Yunanlılardan almışlardır.
Romalılar
ise müziğin sanatsal ve tarihsel gelişimine hiçbir katkı sağlamayan bir
topluluk olarak biliniyor. Bu kültürde müzik, savaşlarda etkili olmak, korku
salmak ve motivasyon gibi amaçlarla kullanılmıştır. Aynı anda aynı ezgiyi çalan
çalgı sayısında artış sağlanarak, daha güçlü ve yüksek sesler elde edilmesi
yoluna da gidilmiştir. Buna karşın Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Aziz
Agustinus ve Boethius gibi felsefeciler, müzik kuramına büyük katkılar sağlamışlardır.
Sümer, Akad, Ur, Babil ve Asur
devletlerinde canlı bir müzik ortamı gelişmiştir. Sümerlerde rahiplerin
papirüslere yazdıkları tılsımlı ilahileri bilmekteyiz.
Ancak matematikten yazıya dek birçok alanda yaşanan bilimsel gelişmeler,
Sümerlerde sanatsal gelişmelerin hep önünde olmuştur. Sümer ve Asur
kabartmalarında, Mısır çalgılarına ek olarak santur benzeri çift değnek ile
çalışan bir çalgıya ve bağlama türündeki saplı çalgılara rastlanmaktadır.
Babiller, telli ve vurmalı çalgıların yanı sıra flüt
ve obua türünden çalgıları da kullanmaya başlamışlardır.
M.Ö.
2800-2160 yılları arasında Mısır Eski Devlet döneminde Saray ve tapınak müziği
ile halk müziği birbirinden ayrılmıştır. Müzikte perde bilincinin gelişmesi,
hecelerle adlandırıldığını ilk kez Mısır’da görmekteyiz. Orta Devlet evresi
M.Ö. 2160-1580 yılları arasındaki dönemi kapsar. Kazılarda bulunan flüt
kalıntıları Mısırlıların büyük aralıklı gamlar kullandığını göstermektedir.
Çalgılar daha gelişmiş, değerli gereçlerden yapılmıştır. Yeni Devlet evresinde
ise Ordu müziği canlanmış, metal ziller, davullar ve deniz kabuklarından
zillerle zenginleştirilmiştir. Geç dönemde ise kadın müzikçiler değişik bir
dans ve eğlence müziği geliştirmişlerdir. Eski çağlara ait 9 telli lir, büyük
defter, çıngıraklar, bugünkü darbukaya benzeyen davul türleri, Anadolu
kaşıklarına benzeyen kastanyetler görülmektedir.
Hint
müziği M.Ö. 2000 yıllarında ortaya çıkmıştır. ‘’Veda’’ adlı dört kutsal
kitaptan biri olan Samaveda; dünyanın en eski notaya alınmış ezgilerini barındırmaktadır..
Zamanla Hint müziği karmaşık bir yapıya kavuşmuştur. Melodi çizgisini
simgeleyen Raga ses dizileri ve ritmi belirleyen Tala ritmik kalıpları ile
ruhani boyutlar genişletilmiştir. En eski ve geleneksel çalgıları Vina’ dır. Şikara,
Sitar ve Rebab da diğer önemli çalgılar arasındadır. En ilginç çalgıları da Ramsinga
‘dır. Ramsinga denilen bu büyük boru, ağırlığından ötürü tavana asılıp
çalınmaktadır.
Çin’de
müzik, dünya görüşüne ilişkin bir felsefe olarak şekillenmiş, M.Ö. 3000
yıllarına kadar Çin kültüründe müziğin tanımı, kalbin sesi ve evrenin imgesi
olarak yapılmıştır. Konfüçyüs, müziğin toplum üzerindeki eğitici ve düzenleyici
yönüne parmak basmıştır. Çin kültünün ilk evresi tarih öncesi çağlardan
başlayarak Şang ve Çu sülalelerini kapsar. Kazılarda Şang sülalesinden kalma
iyi korunmuş çanlar, çıngıraklar, Çu sülalesinden kalma çalgı kalıntıları
bulunmuştur. Çin müziğinde ana ses “FA” dır. 5 ses düzeni vardır ve hiçbir nota
bir diğerine bağımlı değildir. Eski Çin çalgıları; davul, zil, sistron, bambu
flüt, ağız orgu ve çeşitli gonglarla ve çanlardan oluşur.
Kaynaklar
-http://www.muzikogretmenleriyiz.biz/eski-medeniyetlerde-muzik/
-http://kemansitesi.wordpress.com/2011/12/18/ilkcag-uygarliklarinda-muzik-2/
-http://www.tahinpekmez.org/?m=show&sa=5511
- https://www.youtube.com/watch?v=6yhmYbuIEPM
-https://www.youtube.com/watch?v=OBOmQzyrI2k
-https://www.youtube.com/watch?v=vWrQWlosnQE
-https://www.youtube.com/watch?v=zG_IR5GlREU
-https://www.youtube.com/watch?v=DOoRN8q1y2Q
*ORTAÇAĞ DÖNEMİ
(M.S. 200 - 15.yy'a kadar)
Ortaçağ,
Hıristiyanlığın gelişme yıllarından, XV. yy başlarına dek etkisini sürdüren,
geniş bir dönemi kapsar. Bu dönemin Karanlık Çağ olarak da anılmasının nedeni,
kilisenin bağnaz egemenliğinde, dünyasal zevklerden yoksun bırakılmış,
araştırma, keşfetme, kendini ve çevresini tanıma özgürlüğü elinden alınmış,
insanın yalnız ölümden sonrasına hazırlık yapması gereken kutsal bir ortama
güdümlenmiş olmasıdır.
Hıristiyan Katolik Kilisenin ilk
papazları kilise içine çalgısal müziğinin girmesini yasaklamışlardır. Çünkü
İlkçağa ait müziğin putperestliği ve dünyasal zevkleri çağrıştırdığı
düşünülmüştür ve putperestlikle müzik arasında bir bağ olduğu ileri
sürülmüştür.
Müzik;
tek sesli, kutsal, Tanrı’ya adanmış, duaları kolay ezberletmeye yarayan,
ayinlere tılsımlı bir ortam katan araçtır. Böylece kendilerinden önceki müziği
yasaklayıp, var olan nota benzeri belgeleri de yok eden Ortaçağ papazları,
yüzyıllar boyuca müzik sanatını, kilise koroları ve tek sesli ilahilerle kendi
egemenlikleri altında tutmuşlardır.
Batıda ilk dini müziği oluşturan kişi Milano piskoposu Ambrosius'dur. Ambrosius, bilinen halk ezgilerini dinsel içerikli sözlerle birleştirmiştir. Halk ezgilerinin ritmik yapısındaki bu derlemeler Ambrosius Ezgileri olarak anılır. Halk müziğinin Ambrosius'la kiliseye sızması giderek kaygı verici olmaya başlamış ve 6.yy da papa olan Aziz Gregorius, o güne dek yaygınlaşmış tüm ilahileri derleyip, halk ezgilerinden arındırılmış ve ciddi dinsel müzik geleceğinin yerleşmesine öncü olmuştur. Hıristiyan dünyasında tören müziğinin biçimlenmesi ve belli bir yöntemde birleşip netliğe kavuşması Gregorius Ezgilerinde kendini bulmuştur. Gregorius ,Schola Cantorum adı ile bir müzik okulu kurmuş,bu okullarda kilise koroları için çocuklar yetiştirmiştir.Neuma adlı alfabe harflerinden oluşan nota işaretleri ile ilahileri yazdırıp kalıcılığını sağlamıştır. Hıristiyan kiliselerine eğitimli şarkıcı papazlar gönderip törenlerde aynı ezgilerin okunmasını sağlayarak müziğe birleşik bir kimlik kazandırmıştır.
X.yy sonlarına doğru Avrupa’nın hemen her yönden istila tehdidi altında olması korunmayı kolaylaştıran yeni bir yönetim sisteminin doğmasına yol açtı. Feodalite rejimi ve onunla ortaya çıkan Şövalyelik... Bu köklü politik değişme dünya görüşünde de değişiklik yarattı. Doğal olarak müzikte de köklü bir değişim yarattı.
Önceleri Şövalyeler sadece savaşçı özellikleri olan soylulardı. Haçlı Seferleri, onları uzak bölgeleri ve yeni bir yaşam biçimini tanımalarına yol açtı. Bu yeni yaşam biçimi, günlük gerçekleri bütün şiddeti ile vurguluyordu: Savaşın gücü, uzak bölgelerdeki serüvenler, savaşta kurulan dostluklar, yaşamın değeri ve sevgi gibi bireysel duygu ve düşünceler gibi kışkırtıcı temalar din adamlarının etkisini zayıflattı. Böylece o zamana kadar etkin olan kilise müziğine hiç benzemeyen bir tür oluştu. Savaşta kamp ateşinin yanında söylenen bu şarkılar, önce soyluların, sonra halkın yaşamına taşındı. Savaş dönüşünde yolu bir şatoya düşen ve orada gecelemek isteyen gezgin şövalye onuruna yemek verilirdi. Küçük Arp’ının ya da Gigua’sının eşliğinde yarı konuşma yarı şarkı söyleme tarzındaki şiirini ya da jestli şarkısını tamamlayan şövalyeye şatonun genç kızı değerli bir çiçek sunardı. Dinleyenlere bilinmedik bir dünyanın kapısını aralayan bu şarkılara pek çok öğe karışmıştır: Gezgin şarkıcının ülkesini halk şarkıları ile doğuda olsun, batıda olsun gördüğü, yaşadığı bütün ülkelerin ezgileri...
Katı kuramcılık anlayışı ile yazılan kilise müziğinin karşısında halk müziğini XI. yy’dan başlayarak başlatan bu şövalye, saz şairlerine ve gezgin şarkıcılara buluşçu anlamında “Troubadour” dendi.Troubadour’lara ilk kez orta Fransa’da rastlandı. Prens Troubadour’lar ve şövalyeler olduğu gibi şatodan şatoya dolaşarak müziğini dinleten gezgin şarkıcılar da vardı. Giderek Avrupa’ya yayılan gezgin şarkıcılar çeşitli adlarla anıldılar: Orta Fransa’dakilere Troubadour, Kuzey Fransa’dakilere Trouvere, Almanya’dakilere Minnesinger, İtalya’dakilere Travatore dendi. İngiltere’de Harper, İspanya’da Travador diye anıldılar. Bunlar canlı tarih gibiydiler. Gördükleri her şeyi müzikleri anlatıyorlardı. Ortak konuları, ulaşamadıkları gizli bir aşkı, müzik sözleri ile dile getirmektir. Hem çalarlar, hem söylerler, hem şiir okur, hem de dans ederlerdi. Kimi bedenine taktığı zillerle çalgısına bir boyut daha katar, kimi de müziğin eşliğinde hokkabazlık, soytarılık yapıp, tek kişilik oyun sergilerdi. Troubadourların dünyasını zenginleştiren olay, Haçlı Seferleri ile Avrupa’ya taşınan Arap müziği ve çalgılarının etkisidir Din dışı ezgilerde soylu ve seçkin bir zihniyet, dramatik bir eylem ve çok incelmiş bir sanat zevki yansır. Bunların genel özellikleri:
• Armonize edilmiş ve işliklidirler
• Ölçülü ve Gregorian şarkılara oranla çok daha kuvvetli bir ritme sahiptirler.
• Müzikte cümleler oldukça düzenlidir.
• Ses sınırları geniştir.
• Din dışı melodilerde milliyetçilik duyguları göze çarpmaktadır.
• Latin şarkıları hariç metinler genellikle halk dili ile yazılmıştır.
Gezgin şarkıcıların sanatı, halk müziğinin ciddi müzikte açtığı ilk gediktir ve Gregor şarkısına karşı, Avrupa müziğinin bundan böyle giderek artan bir hızla gelişmek üzere doğuşudur. Ortaçağı izleyerek ve Rönesans’a varan Gotik dönem içinde, çoksesliliğinin gelişim süreci gerçekleşmiştir. Mimaride yüksek kuleli yapıları, özgün üsluplu katedralleri ve geniş meydanları ile anılan Gotik Çağ, müzikte de aynı döneme adını verir. Kilise, XII. yy’da ilk kez çok sesli müziği koşullu olarak kabul eder. Çok sesle gelen süslemeler, tapınma törenindeki ciddiyeti incitmemelidir. Dinsel müzikte çokseslilik, Paris’teki Notre-dame Katedralinde başlar. Bu dönemde uyumlu şarkı söyleme biçimi olan, ‘Organun Tarzı’ ortaya çıkmıştır. Müziğe derinlik kazandıran iki ya da daha çok sayıda ezgi çizgisinin Organum yöntemiyle eşzamanlı olarak birleşmesi müzik sanatını perspektif kazanmasına ilk adımlarıdır.
İtalya Toskana'da Arezzo katedralinde rahip Guido, 1030 yılında koro çocuklarına duaları ezberletmek için bir yöntem bulur. Her yeni sesin bir öncekinden daha yüksek başladığı bir halk ezgisi öğretir. Sonra bunu Latince ve dinsel içerikli bir metne çevirir. Elinin parmaklarındaki girinti ve çıkıntılara metnin ilk hecelerini yazar. Böylece bir gam dizisinin sekiz notasını birden sergilemiş olur:
Ut queant laxis (ut sonradan DO olacaktır)
Re sonare fibris.
Mi ra gestorum,
Fa muli tourum,
Sol ve polluti,
La biİ reatum,
Sa ncte Joannes (sonradan Sİ olacaktır).
Bu yöntem müzik tarihinde ‘’Guido'nun Eli’’ olarak anılır.
ORTAÇAĞ DÖNEMİNİ ŞU ŞEKİLDE ÖZETLEYEBİLİRİZ:
-
Hıristiyan kilise müziğinin ilk oluşumunda İbrani müziği ve
ayinlerinin önemli etkileri olmuştur.
-
Ortaçağ papazları yüzyıllar boyunca tek sesli ilahiler ve kilise
koroları yoluyla müzik sanatını egemenlikleri altında tutmuşlar.
-
Kiliseye girmesine izin verilen ilk çalgı ORG olmuş.
-
Romalı filozof Boethius ( M.S. 480-524) sesleri A,B,C,D,E,F,G
harfleriyle ifade eden bir çeşit nota yazısı kullanmış.
-
4.yy’da Milano Piskoposu Aziz Ambrosius ( 340-397) halk
ezgilerini dinsel içerikli sözlerle birleştirmiş.
-
6.yy’da Roma’da yaşayan Papa Aziz Gregorius (540-607), o güne
dek yaygınlaşmış tüm ilahileri derleyip halk ezgilerinden arındırmış,
böylelikle oluşturduğu Gregorius Ezgileri ile ciddi ve gösterişsiz bir müzik
anlayışını kilisede egemen kılmış.
-
9.yy’dan itibaren çoksesli müziğin temelleri atılmaya başlanmış.
Çoksesli müziğin batıdaki ilk örneği olan ORGANUM, bu yüzyılda ortaya çıkmış.
-
Boethius’un harf yazısından sonra NEUMA adıyla bilinen başka bir
nota yazısı ortaya çıkmış.
-
11.yy başlarında Guido d’Arezzo (990-1050) bugünkü notanın
temelini oluşturacak olan müzik yazısını bulmuş. Nota ve dizek kavramını müzik
tarihine getiren ilk kişi olmuş.
-
11.yy’a kadar müzikte kilisenin mutlak egemenliği söz konusu
iken bu yüzyılın başından itibaren din dışı müzik de varlığını açıkça
hissettirmeye başlamıştır.
-
11.yy ile 13.yy arasında şövalyelik geleneğiyle birlikte din
dışı konulu ezgiler ortaya çıkmıştır. Bu gezgin ozanlara TROUBADOUR
denilmektedir. Haçlı seferleriyle Avrupa’ya taşınan doğu çalgıları, bu
ozanların dünyasını daha da zenginleştirmiştir.
-
12.yy’dan 13.yy’a doğru görsel sanatlarda derinlik ve perspektif
olayının gündeme gelmesi, müzikte çoksesliliğin gelişmesine katkı sağlamıştır.
-
Kilise çoksesliliği ilk kez 12.yy’da kabul etmiştir.
-
13.yy’ın çoksesli ve en önemli vokal biçimi MOTET olmuştur.
-
14.yy’a gelindiğinde motetler hızla din dışına kaymış, böylece
BALAD, RONDO gibi yeni biçimler oluşmuştur. Kanon, çoksesliliğin gelişmesinde
önemli bir teknik araç olmuştur.
ORTAÇAĞ MÜZİSYENLERİ
Saint Ambrise: 340-397. Milano-Piskoposu. Batıda
ilk dini müziği oluşturan kişi olarak tanınır.Saint Gregorian: 540-604. papa buünkü Batı müzik yazısını ve sisteminin temellerini atan kişi.
Saint Isidorus: 570-636. İspanyol rahip. Armoni hakkında bilgiler vermiştir.
Bede: 672-732. İngiliz rahip.
Remigius Altisiodorensis: Fransız din adamı. Tarihleri kesin olmamakla beraber dokuzuncu yüzyılın sonları ile onuncu yüzyılın başlarında yaşamıştır.
Reginon: 840-915. alman din adamı.
Odon: Öl. 942. Fransız din adamı. Günümüz şifreli müzik yazısının kurucudur.
Guido d’arezzo: 995-1050. Fransız din adamı. Günümüz müzik yazısında kullanılan “porte” kavramının kısmen de olsa ilk yaratıcısı.
Berno Augiensis: Öl.1048. Reichenau rahibi. Aralık kavramları ile ilgili çalışmalarıyla tanınır.
Hermannus Contrctus: 1013-1054. İtalyan din adamı. Roma’nın kurtuluşunda 1054 yılına kadar geçen olayları anlatan kitabında müzik tarihi ve teorisi hakkında değerli bilgiler bulunmaktadır.
Johannes Cottonlus: On birinci yüzyıl sonlarında ve on ikinci yüzyıl başlarında yetişmiş bir İngiliz müzik yazarıdır
KAYNAKLAR
- http://blog.milliyet.com.tr/orta-cag-da-muzik/Blog/?BlogNo=192583
-http://dosya.marmara.edu.tr/aef/mzo/2013-2014%20duyurular/%C4%B0smet%20ARICI/gpm_2014.pdf
-http://www.baleokulumuz.com/arsiv/kasim03/haber4.html
- https://www.youtube.com/watch?v=kK5AohCMX0U
-https://www.youtube.com/watch?v=krrvQuesZRI
-https://www.youtube.com/watch?v=HMlkzOCe4OQ
-https://www.youtube.com/watch?v=3iR3bJKk1Xc
KAYNAK
-http://www.yalcinguran.com/2008/04/klasik-bati-muziginin-gecirdigi-donemler/
- https://www.youtube.com/watch?v=JtoYzKX-e2A
*Fonda; Beethoven - Fur Elise, Beethoven - Moonlight Sonata, Beethoven_s 5th Symphony, Classical - Beethoven - 9th Symphony, Clementi - Sonatina Op.36 No.1 in C Major, haydn farewell, Motzart - Turkish March, Motzart- Symphony No. 40, 1st movement ve Mozart - Symphony No. 25 in G minor, K. 183 [complete] kullanılmıştır.
-http://dosya.marmara.edu.tr/aef/mzo/2013-2014%20duyurular/%C4%B0smet%20ARICI/gpm_2014.pdf
-http://www.baleokulumuz.com/arsiv/kasim03/haber4.html
- https://www.youtube.com/watch?v=kK5AohCMX0U
-https://www.youtube.com/watch?v=krrvQuesZRI
-https://www.youtube.com/watch?v=HMlkzOCe4OQ
-https://www.youtube.com/watch?v=3iR3bJKk1Xc
*RÖNESANS DÖNEMİ
(1450 – 1600)
Rönesans’ın
kelime anlamı “yeniden doğuş” demektir. Rönesans müziği dönemi, sıradan insan
yaşamında müziğin tekrar değerlendirilmesi ile yeni düşüncelerin doğma
dönemidir. Bu dönemde insanlar kendi yaşamları ile dünyayı kurarken yaptıkları heyecan verici keşifleri
müziğe yansıttı.
Rönesans’ın
yaşam sevinci, dansları, danslar da çalgıları arttırdı. Bu dönemde yeni
çalgılar icat edildiği gibi, eski çalgıların da sesleri büyütüldü ve
zenginleştirildi; org, klavsen, lavta, arp, flüt, yan-flüt, kornet, trompet ve
tabii ki viyola bu döneme damgalarını vurdular. Ritmi güçlendirmek amacıyla
vurmalı çalgıların da bu gelişime katılmasıyla büyük davullar, ziller, üçgenler
ile defler dönemin orkestralarındaki yerlerini aldılar. Ancak yine de Rönesans
dönemi bestelerinin en belirgin özelliği, çalgıların aynı anda başlayıp aynı
anda eseri bitirmeleri olarak anlatılabilir. Ses şiddeti hep aynı ayardadır.
Rönesans
döneminde ilk kez yazılı müzik kullanılabilir hale geldi, insanlar bestecilerin
eserlerini evleri ile kiliselerinde öğrendi. Enstrümantal ile dans müziği
popülerdi. Müzisyenler kendi geçmişlerinden çok sanatları ile tanınmaya
başladılar.
Rönesans
dönemi ile birlikte çoksesliliğin ilk büyük eserleri de ortaya çıkmaya başladı.
16. yüzyılda artık din dışı eserlerde, şiirle müzik bir araya gelerek daha uzun
soluklu besteler yapılmaya başlandı.
Rönesans, müziğin
bütün kültür hayatında büyük önem taşıdığı bir çağ olmuştur. Çünkü bir erkeğin
aydın olsun, sanatçı, bilgin ya da diplomat olsun müzik teorisini bilmesi,
pratiğini yapmış olması gerekiyordu. Bir saray adamının, bilgilerinin yanı sıra
müzikçi olması ile çalgı çalması baş koşuldu. Başka bir deyişle müzik bambaşka
bir değer ile anlam taşımaktaydı.
Rönesans Müziğinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Yeniden doğuş demektir.
-Kilise baskısından uzaklaşan müzik, bireyselliğe doğru bir eğilim göstermiştir.
-Duygusal, doğal ve sıcak bir anlatım tarzı oluşmuş, dans müzikleri ve din dışı şarkılar
gündeme gelmiştir.
-A capella korolar
( çalgı eşliği olmayan korolar) önem kazanmıştır.
-Çalgılar çeşitlenmiş,
adlarını danslardan alan çalgı müzikleri oluşmuştur. ( Fantasia, Canzona gibi…)
- Tahta ve bakır üflemeli, klavyeli ve telli çalgılar
yanında Türklerin Avrupa’ya tanıttığı Kös
benzeri vurmalı çalgılar hızla yayılmaya başlamıştır.
-Din dışı koro eseri olan MADRİGAL bu dönemde ortaya çıkmıştır.
KAYNAK
-http://www.yalcinguran.com/2008/04/klasik-bati-muziginin-gecirdigi-donemler/
- https://www.youtube.com/watch?v=JtoYzKX-e2A
*BAROK DÖNEM
(1600 - 1750 )
Barok, 1600-1750 yılları arasındaki müzik eserlerinin karmaşık, aşırı süslü, abartılı gibi özelliklerini anlatan bie terimdir. Soyluların beğenisini yansıtan bir saray sanatıdır.
Barok Dönem özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
- Din dışı ezgiler ön plana çıkmıştır.
- Kilise dizilerinin yerini majör-minör diziler almıştır.
- Çalgı müziği ses müziğinin önüne geçmiştir.
- Operanın gelişimi bu dönemde başlamıştır.
- Dönemin en önemli çalgısı klavsendir.
- Telli çalgılar grubuna keman katılmıştır.
- Roma, Venedik ve Napoli Okulları kurulmuştur.
Barok Dönemin başlıca müzik biçimleri şunlardır:
-Opera
-Oratoryo
-Sonat
-Konçerto
-Süit
-Füg
-Prelüde
-Passion
-Kantat
BAROK DÖNEM BESTECİLERİ
-Vivaldi
-Bach
-Haendel
-Corelli
-Monteverdi
-Lully
-Couperin
-Rameau
-Scarlatti
-Teleman
KAYNAK
- https://www.youtube.com/watch?v=xozvnMZ7Jq4
*KLASİK DÖNEM
(1750-1830)
1700’lerin
ortaları ile 1800’ler arası klasik müzik için çok önemli bir çağdır ve ‘Aydınlanma
Çağı’ olarak anılır.
Klasik
Dönem, müzik tarihine, teknik karmaşayı yenmiş ve doğallığa ulaşmış,
yalınlaşmış bir dönem olarak geçmektedir.
Klasik Dönem
Müziğinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Uzun cümleli, süslü ve gösterişli barok müzik, yerini sade bir müzik anlayışına bırakmıştır.
-Müzik cümleleri ve temalar kısa ve nettir.
-Günümüzdeki senfonik orkestra biçimi bu dönemde ortaya
çıkmıştır.
-Orkestranın tını, nüans ve ritmle ilgili bütün sorunları
deneysel çalışmalarla çözümlenmiş, yalın ve kesin kurallara bağlanmıştır.
-Klavsenin yerini piyano
almıştır.
-Senfoni ortaya çıkmıştır.
-Opera
yaygınlaşmış ve 18.yy’da operanın en önemli temsilcisi Mozart olmuştur.
-Bütün armoni kuralları bu dönemde konmuştur.
-Müzik saray ve kiliseden çıkmış, halkla bütünleşmeye başlamıştır.
Klasik
Dönemin sonat, senfoni ve opera gibi belli başlı müzik biçimlerinin ve müzik
tekniklerinin geliştirilmesi, üç önemli müzik merkezinde olmuştur. Bunlar;
Manheim Okulu
Bach’ın Oğulları
Viyana Klasikleri
( Mozart, Haydn ve Beethoven, Viyana Klasikleri olarak adlandırılırlar.)
KLASİK DÖNEM BESTECİLERİ
Haydn
Mozart
Beethoven
Clementi
Gluck
*Fonda; Beethoven - Fur Elise, Beethoven - Moonlight Sonata, Beethoven_s 5th Symphony, Classical - Beethoven - 9th Symphony, Clementi - Sonatina Op.36 No.1 in C Major, haydn farewell, Motzart - Turkish March, Motzart- Symphony No. 40, 1st movement ve Mozart - Symphony No. 25 in G minor, K. 183 [complete] kullanılmıştır.
*ROMANTİK DÖNEM
( 1830-1900)
19. yy ile birlikte
besteciler eserlerini yazarken romantik romanlar ve dramalardan etkilenmeye
başlamışlardır. Bu, özellikle opera ve senfonik şiirde göze çarpmaktadır.
Ludwig Van
Beethoven dünyanın ilk romantiği
kabul edilir ve hem klasik hem romantik dönem bestecisidir.
Weber, Brahms, Tchaikovsky, Bruckner, Schubert
ve Rossini, ilk katıksız Romantikler Kuşağı olarak bilinir ve Romantik
Dönemi gerçek anlamıyla başlatan da onlar olmuşlardır. Bu bestecilerin 1830’ larda ölmesiyle İkinci
Kuşak Romantikler döneme ağırlıklarını koymuşlardır.1803-1813 yılları arasında doğan Berlioz, Chopin, Glinka, Liszt,
Mendelssohn, Schumann, Verdi ve Wagner gibi besteciler ise İkinci Kuşak
Romantiklerdir.
Bu dönemde
olağanüstü senfoniler, liedler, koral
müzikler, operalar, uvertürler, konçertolar yazılmış ve yorumlanmıştır. Özellikle
Verdi’nin operaları bugün bile hayranlıkla dinlenmektedir. Dönemin sonlarına
doğru atağa geçen BALE türü ise
klasik müziğe dansın eşsiz güzelliğini getirmiştir.
Dönemin en
gözde çalgısı piyano olmuştur.
Besteciler, çalgılarının olanaklarını çok iyi tanıdıklarından kendi parlak
yetenekleriyle çalgının tüm sınırlarını zorlamışlardır. Ancak tarihe adını
gerçekten bileğinin hakkıyla yazdıran kemen
virtüözü PAGANİNİ’ nin yeteneği öylesine olağanüstüdür ki şeytanla
işbirliği yaptığı inancı almış yürümüştür. Çağının çok ilerisinde olan bu keman
ustasının yazdığı ve yorumladığı eserleri aynı ustalıkla seslendirebilecek kemancı,
bugün bile yok denecek kadar azdır.
Romantik Dönem müziğinde
özellikle şu unsurlar dikkat çekmektedir:
-Uzun ve açıklayıcı melodiler
-Renkli armoni
-Çalgıların çeşitliliği
-Ritmdeki özgürlük ve esneklik
ROMANTİK DÖNEM
BESTECİLERİ
-Schubert
-Chopin
-Bizet
-Tchaikovsky
-Verdi
-Korsakov
-Paganini
*Fonda; Chopin - Nocturne in C sharp Minor No20 (1830, Brahms…Hungarian Dance No. 5 in G minor, Nicolo Paganini - Capriccio n º 24 en la menor., Scheherazade by Rimsky-Korsakov-Sofia National Opera and Ballet-Video 2, Schubert _quot;Serenade_quot ve Swan Lake - Tchaikovsky kullanılmıştır.
*ÇAĞDAŞ ( MODERN ) DÖNEM
( 1900- …)
20. yy,
müzikte her türlü sınırın bilinçli
olarak zorlanmadır. Teknikte, ifadede, biçimde, stilde, içerikte, özde tüm
geleneksel kurallar eğilip bükülmeye, eriyip çökmeye başlamıştır. Besteciler
belli bir tekniğe bağlı kalmak yerine, birini denedikten sonra bir başkasına
geçmekte bir sakınca görmemişlerdir. Bu dönemdeki müzik, Alman-Avusturya
Romantizmine ve onun temsil ettiği her şeye bir başkaldırıyı simgeler.
20. yy,
besteci ve yorumcuların birbirlerinden etkilendikleri ve herhangi bir akıma
bağlı kaldıkları bir dönem değil, aksine birbirlerinden
tamamen bağımsız, gerçekçi ve ait olduğu kültürün köklerine inen sanatçıların
çağı olmuştur.
Bu dönemde
sadece orkestral müzikte değil, sahne
müziklerinde de yenilikler yapılmıştır. I. Dünya Savaşı sonrası bazı
bestecilerin eserlerinde caz esintileri
görülmektedir. Örneğin; Stravinsky – Ragtime…
Bilimdeki
gelişmelere paralel olarak radyo,
konser salonlarına gidemeyen milyonları dinleyici haline getirmiştir. Randall
Thampson’un Süleyman ve Belkıs Operası,
radyo istasyonları tarafından telif ödenerek yayınlanmıştır.
1929’ dan itibaren sesli çekilmeye başlayan sinema filmleri,
bestecilere yeni imkanlar yaratmıştır. Fonografın
icadı ile dünyanın en izole bölgelerinde bile insanlara müziği istedikleri
repertuarla dinleme imkânı yaratılmıştır. Son olarak televizyon, kitle iletişimini en üst düzeye çıkarmıştır.
Bu dönem
bestecileri ‘an’ faktörünün ve biraz da şansın devreye girdiği bir tür olan RASTLANTISAL MÜZİK yapmışlardır. Yorumlaması
kişiden kişiye değişen bu tür müzikte şans ve tesadüf öğeleri yanında grafik
semboller kullanılmıştır.
ÇAĞDAŞ DÖNEM
BESTECİLERİ
-Puccini
-Ravel
-Rodrigo
-Strauss
-Stravinsky
-Orff
-Gershwin
-Shostakovich
-Bartok
-Debussy
-Prokofiev
-Rachmaninov
*Fonda; Dmitri Shostakovich - Waltz No. 2-1, Joaquín Rodrigo_ Concierto de Aranjuez, Maurice Ravel-Bolero [FULL] kullanılmıştır.
Bu sunumlar, müzik dersi müfredatında yer alan Batı Müziği Tarihi konusu için, müzik dersi materyali olarak hazırlanmıştır.
romantik dönem için hazırladığınız videoda hangi besteleri kullandınız?
YanıtlaSilbu arada gerçekten harika olmuş... teşekkürler
Videonun hemen altındaki paragrafta kullanılan müzikler belirtilmiştir. İlginize ben teşekkür ederim.
SilZuhal Hanım Merhaba;
SilSiteniz inanılmaz güzel olmuş,ellerinize sağlık.Romantik dönem için yaptığınız kolaj özellikle ilgimi çekti. Kendiniz mi yaptınız?
Evet kendim hazırlıyorum videoları. İlginiz için çok teşekkür ederim. İşe yarıyor olması çok sevindirici, sağolun.
SilTeşekkürler :)
YanıtlaSilRica ederim.
SilTeşekkürler :)
YanıtlaSilGerçekten çok işime yaradı böyle güzel bir yazı hazırladığınız için size teşekkür ederim.
YanıtlaSilYazınız süper çok güzel
YanıtlaSilBana yazılar için deki video kısımları Lazım yardımcı olabilir misiniz ?? Lütfennn
İlginiz için çok teşekkür ederim. Videoları bu sayfa üzerinden indirebilirsiniz. Sevgiler...
SilRica etsem yazılar arasındaki videoların linklerini söylermisiniz???
YanıtlaSil